İllüstrasyon: Beyhan İslam |
İstanbul’dan az önce geldim. Havaalanından Zoologischer
Garten yönüne giden, 109 numaralı otobüse bindim. Benden sonra bir grup ilkokul
çocuğu da öğretmenleriyle birlikte otobüse bindiler. Karşımda iki tane çocuk
oturuyor. Birisi kara saçlı, kara gözlü. Almanca konuşurken yaptığı vurgulardan
Türk kökenli olduğunu tahmin ediyorum. Ona kara üzüm diyeyim. Diğeri ise sütlü
çikolata gibi. Kara üzümün elinde şekerler var. Gizlice, öğretmenine
göstermeden sütlü çikolataya da ikram ediyor. Birlikte gizlice şeker yemenin
tadına varıyorlar. Karşı çaprazımda öğretmen ve bir çocuk oturuyor. Onun adı da
limon olsun. Kara üzüm ve sütlü çikolatanın yediği şekerleri görünce, limonun
ağzının suyu akıyor. Sınıfça çıktıkları bu yolculukta şeker yemeleri yasak
herhalde. Limon isyan eder gibi oluyor. Büzüşüyor olduğu yerde. Derken öğretmen
şekerleri görüyor.
“Çabuk o şekerleri cebine koy.”
Üzüm ve sütlü çikolata oyun oynamaya başladılar. Nasıl da
tatlılar. İkisi de yemelik. Sanki birbirlerine sarılsalar, tadından yenmez bir
üzümlü sütlü çikolata olacaklar. Seviyorlar birbirlerini belli. Kankalar
herhalde. Sütlü çikolata birden
beresiyle yüzünü kapatıyor.
“Ben görünmez olabilirim. Beni tanıyor musun? Parmaklarınla
bana sayılar göster, ben de sana hangi sayı olduğunu söyleyeyim.”
Kara üzüm bir elinin beş parmağını gösteriyor. Sütlü
çikolata hemen biliyor. Fünf. Kara üzüm hangi rakamı gösterse, sütlü çikolata
arkasına saklandığı beresinden herşeyi doğru tahmin ediyor.
Derken karşı çaprazda oturan öğretmenden bir ses;
“Chris, oyun oynama, olur da ayağa kalkarsan, düşebilirsin.
Düşersen sonra ağlama.”
Olduğum yerde öylece kalakaldım. Kendi kendime “Herzlich
Willkommen in Deutschland” dedim. “Almanyaya, yetişkinlerin dünyasına hoş
geldin.” Çocukların o AN yaptıkları tek
şey, oturmak ve oturdukları yerden oyun oynamaktı. AN ı güzelleştirmek. Bir
yetişkin ne yapıyor? O andan sonraki 5-10 dakika içerisinde gerçekleşebilecek
felaket senaryolarını düşünüyor. Ve sanki o senaryolar gerçekleşmiş gibi, “OYUN
OYNAMAYIN” diye çocukları azarlıyor. Zavallı çocuklar diye düşündüm kendi
kendime.
Yetişkinler çocukların kanatlarını böyle kırıyor herhalde…
31.01.2014
Berlin, Bergmann Strasse, Caffe de Meer, 12.35
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder